a.
Seçim zamanıdır. Sami, oyunu verdikten
sonra arkadaşlarıyla buluşmuştur ama oyunu hangi partiye verdiğini söylemek
istemiyordur.
Herkes tuttuğu partiyi övecek konuşmalar yapar. Üstelik
siyaset hakkında saçma sapan konuşur, çok biliyormuş gibi fikir yürütürler.
Sami'nin bir arkadaşı, ''Seçim barajını kaldırsalar hiçbir yeri su basmaz.''
gibi abuk bir cümle kurar. O kadar bilinçsizdirler ve takım tutar gibi parti
tutuyorlardır. İçlerinden bir tanesi, ''Che Kürt değil miydi ya?'' gibi bir
gafa imza atar. Diğer bir arkadaşı da onun bu sözünün üstüne kendisine
takılarak, ''Biraz sus ama lütfen bu civarda sus, çok uzaklara gitme.'' der.
Konuşma sırası hiç istemese bile bir şekilde Sami'ye gelir. O da mecburen
anlatır siyasi düşüncelerini ve kime oy verdiğini.
SAMİ: Tamam ya, aman, ne üzerime geldiniz, söylüyorum.
Kendin Pişir Kendin Ye Partisi’ne verdim oyumu. Kendime en yakın bulduğum parti
çünkü. Mesela genel merkez binası bizim ev kadar, eski genel başkan Masum
Taytay, dayıma benziyor, hatta şimdikinin de dayımdan bir farkı yok. Binanın
önünde tek bir araba var, o da olur a bir yere gideriz diye. Seçimlerde de
CHP’ye oy veriyorlar. Böyle de kalender insanlar.
Gecenin sonunda dört arkadaşın tuttuğu hiçbir parti
kazanamaz ve farklı bir parti birinci olur. Arkadaş grubundan herkes iktidar
olan parti hakkında, ''Bu da mı gol değil!'' tandansıyla atıp tutar ve hepsi
halkın ne kadar cahil olduğundan bahseder.
Otuzlarının başında genç bir adam olan Sami, ailesinin zoruyla uzak bir akrabalarının düğününe gelir. Burada sıkılmış bir şekilde kuzenleriyle sohbet eder ve annesinin kendisini evlendirmeye çalışmasından yakınır. Her şeye tutulur ve her şeyi eleştirir. En yakın arkadaşı gibi gördüğü kuzenine düğünlerle ilgili fikirlerini söyler.
SAMİ: Gelin ve damadın fotoğraflardaki kahraman havalarını
anlamıyorum. Fotoğraflarda şunu anlatıyorlar: “Her şeyi hallettik, hayattaki
her şeyi ve evleniyoruz. O kadar mutluyuz ki, çok iyiyiz, bizden güzel çift
yok.” Duracell ayısı gibiler. “Sıradan çünkü karbon evliliklere göre on kata
kadar daha güçlüyüz. O zaman neden bir yerlerimize kına yakmıyoruz ki?” Kına
gecesi de bu yüzden var.
Sami konuşurken annesi yanına gelir ve “Git biraz sosyalleş.” deyip çevredeki kızları gösterir. Sami rahatsız bir hâlde etraftaki kızlara bakar ve damadın akrabalarından biri olduğunu düşündüğü garip yöresel kıyafetli kadının yanına gider. Onunla sohbet açmaya çalışır.
SAMİ: Nerelisiniz?
Kadın alkolü fazla kaçırmıştır.
YÖRESEL KIYAFETLİ KADIN: Meksika
SAMİ: (Gülerek) Oranın kadınları genelde orospu oluyor ya.
Hehehehe.
YÖRESEL KIYAFETLİ KADIN: Sen nerelisin?
SAMİ: (Dalga geçer gibi) Guatemala.
YÖRESEL KIYAFETLİ KADIN: Oranın erkekleri de ipne olur
diyorlar.
Der ve Sami'ye göz kırpıp elinde kadehiyle gider. Sami umutsuzca ortamı kesmeye devam eder. Bu sırada karşısında dans eden -sevgilisi olan- bir kız görür ve onu çekici bulur. Kızın sevgilisi olmasına ve sevgilisinin de kendisinin uzaktan bir akrabası olmasına rağmen kızla yakınlaşmaya çalışır. Kızın sevgilisi olan akrabasının yanına gider ve muhabbetleri esnasında kıza ilgisini açıkça belli eder. Kızı över. Kız dans ederken, ''Yenge de çok güzel dans ediyor.'', 'Yengenin üzerindeki elbise de çok yakışmış, tam vücuduna oturmuş.'' gibi şeyler söyler. Bunun üzerine akrabası onu çekerek salondan çıkarır ve ''Bana bak lan!'' diye söze girer. Karakterimiz, akrabası lanlı lunlu konuştuğu için tırsar ve tırsmış bir şekilde dinlemeye devam eder. Akrabası Sami'ye önce ''Seni dövmem.'' der ve durur. Böyle deyince baş karakterimiz, kendisini dayak yemeye hazırlamış olduğu için mutlu olur, sevinir. Akrabası cümlesini, ''Parayla adam tutar dövdürürüm!'' diye tamamlayınca baş karakterimiz Sami'nin iyice morali bozulur, geri vites yapar. Moral bozukluğunun sebebi, bir yerde para konusu açılınca fakirlerin morallerinin bozulmasıyla ilgilidir. Canı fena sıkılır. Kuzenlerinin yanına dönüp kendisini iyice içkiye verir. Çok içip gecenin sonunda anneannesinin üzerine kusar. Dünya üzerinde anneannesinin üzerine kusan sayılı adamlardandır Sami.
c.
Sami kendini bildi bileli gittiği Yüksel
Berber’e yine saçını kestirmeye gider ama bu durumdan mutsuzdur. Yüksel
Berber’e artık bir daha gelmeyeceğini söylemeye karar verir. Bunu en çok
sevgilisi istiyordur çünkü Sami'nin hep aynı olan saç stilini değiştirmesini
beklemektedir. Sami, kankasına Berber Yüksel amcanın ne kadar sıkıntılı biri
olduğunu anlatır. Arkadaşına kararını nasıl söyleyeceği konusunda dert yanar,
kendisini çaresiz hissettiğini söyler. Sami'nin entel arkadaşı devreye girer.
SAMİ'NİN ENTEL ARKADAŞI: Ben çaresiz adama üzülürüm, mesela
Şekspir. O kelliğine rağmen saçını uzatmış ve hayır demiş, benim alnım geniş.
Uzun saçlı kel bir adam oluvermiş. Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
Biz de hemen Batı’nın ahlaksızlığına ortak olmuşuz, en güzel örneği Erkin
Koray. Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım valla, yok mu çaresi dostlar fesuphanallah,
diye çözüm aramıştır aslında yıllarca. Ezcümle dostum. Bir berbere ondan
ayrılacağını söylemek dünyanın en zor işlerinden biridir. Başarılar dilerim.
Berber Yüksel, seksenine merdiven dayamış, kredi kartı ile
ücret kabul etmeyecek kadar eski; üstelik yeni saç modellerinden bihaber olup
üç numaradan başka saç kesemeyen biri. Sami, Berber Yüksel'e derdini anlatmakta
çok zorlanır. Tıraş olurken bir yandan muhabbet ederler. Sami, yavaş yavaş
konuyu açmaya çalışır.
SAMİ: Yüksel abi sen beni yıllardır tanırsın.
YÜKSEL: Tanırım tabii. Sami'sin sen.
SAMİ: Abi öncelikle şu konuda anlaşalım, adonisim yok.
Lisede popüler bir adam değildim.
YÜKSEL: Bunları bana neden söylüyorsun oğlum? Aklın başında
değil herhalde. (Bir yandan dikkatle ama yaşlılığından ötürü yavaş yavaş tıraş
etmeye devam eder.)
SAMİ: İnsanın dörtte üçü sudur diyorlar ya abi, işte o tam
öyle değil aslında. Herkesin dörtte üçü başka şey. Mesela Haluk Bilginer’in
dörtte üçü ses, Küçük Emrah’ın dörtte üçü saç. (Bu sırada saçı yıkanır.) Bu
arada Emrah nerede sen biliyor musun? Bazı geceler yatağıma yattığımda aklıma
Emrah geliyor abi. Sana tıraşa geldiğimde de geliyor mesela. Özellikle ''Boynu
Bükükler'' filmi.
YÜKSEL: Oğlum sen huy mu değiştirdin yoksa? Paran mı yok
yoksa senin? Sonra alırız ne olacak.
SAMİ: Yok abi ne huy değiştirmesi? Param da var abi, borç
gerçeğin kamçısıdır ama var yani.
YÜKSEL: O zaman açık ol oğlum, ne diyeceksen de. Kıvranma.
SAMİ: Abi, ben Bursa'nın şampiyon olduğu yıl üniversiteye
girdim. Nasıl farklı biri olduğumu anlayabiliyorsun değil mi? Tamam ya öf!
Yüksel abi, ben artık bu ilişkiyi bitirmek istiyorum.
Berber Yüksel, bu lafı duyduktan sonra kendi kendine
triplere girer, kalbini tutar. O sırada 16-17 yaşlarında genç bir çocuk
berberden içeri girer.
GENÇ ÇOCUK: Yüksel amca tıraş olmaya geldim, çok sıra var
mı?
Çocuğu gören Sami bu fırsattan yararlanarak kötü olan
Yüksel'e:
SAMİ: Abi görüyorsun değil mi, artık koltuğu genç
arkadaşlara devretmemiz gerekiyor.
Der ve ortamdan kaçar. Sami karaktersizdir.
Sonunda bu kurtuluşunu sevgilisi ve arkadaşıyla kutlar.
YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL