YAZMA MESELESİ İLE İLGİLİ FİKİRLER


           Yazı namına bir şey üretirken -bu şiir, senaryo, roman akla gelen her tür olabilir-, en başta yazdığım işten kendimin zevk alıp almadığına bakarım. Yazdıktan sonra “Ben bunu okur muyum?” veya “böyle bir şey çekilse izler miyim?” diye sorarım kendime. Eğer cevabım olumluysa ve kendi yazdığım şeye merak dolu bir hayranlık duyuyorsam o yazdığım ürün kim ne derse desin ”İyi”dir, “Olmuş”tur. Kimse için içime sinmeyen bir şeyi yazmaya başlayamam. Bir fikir beni büyüler ve bunun üzerine yazarım, çıkan sonuca bakar ve bahsettiğim donelere göre iyi oldu veya kötü oldu diye bireysel bir karar veririm. Bu, şiir de akla düşen bir cümleyle, senaryo da yazanının hoşuna giden bir çıkış noktasıyla olur. Eser, ortaya konulduğunda okuyanlar ve izleyenler de kendilerine göre bir fikir beyan ederek ortaya çıkardığım ürüne iyi veya kötü derler. Ama bu beni zerre ilgilendirmez. Kimsenin beğenisini kazanmak için ürün ortaya çıkaramam. Çıkarmaya gayret edemem. İsteyen istediğini söyleyebilir, beğenmediği taraflarını eleştirebilir. Ben bu eleştirilerden bana uygun gelenlerini diğer işlerimde değerlendirmek üzere kafamın bir kenarına yazarım, önemsemediklerimi ise saygıyla karşılarım. Fakat dediğim gibi, son karar iş bitince benim verdiğim olan karardır. Yaratıcısı olarak işe başlarken veya sonlandığında ben o işe iyi veya kötü diye bir değer biçebilirim ve en önemlisi de, içime herhangi bir nedenle de olsa sinmeyen bir fikrin üzerinde asla çalışmam; yazacağım şey her ne ise onu tüm kalbimle kabullenmem, ona inanmam gerekir. Yoksa o işten bir cacık olmaz.

                                                                                                                         





                                                                                                    YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL