PONZA TAŞI İLE OKUMAK İLİŞKİSİ VE BU İLİŞKİYİ AÇIKLAYAN, KOLAY ANLAŞILIR BİR FORMÜL

        Banyo yaparken kullandığımız ponza taşlarının, okumak + gözlem yapmak gibi çok değerli bir anlamı var benim için. Bu yüzden olsa gerek, ‘’Okuryazarlık’’ ile ‘’Ponza Taşları’’ arasında hiç üşenmeden ve üzerinde çokça düşünerek tasarladığım formülüyle beraber tuhaf bir bağ kurdum. Sadece okuryazarlık değil, meslek grupları veya meslek olmayan tanımların içine yerleştirilip çok farklı -soyut veya somut- anlamlara da bürünebilir ponza taşları.
            Şimdi düşünün. Bizleri istediğimiz yerlere götüren değerli ayaklarımızı banyo yaparken ponza taşıyla sileriz. Bunu genel alın. Az önce ‘’okuryazarlık’’ durumundan söz açmıştım. Diyelim ki siz yazar olmak istiyorsunuz. Yazarlık, sizin yürüyeceğiniz herhangi bir yol, yani ayaklarınızın bir işlevi var. Yazarlık yolunda ilerlerken ise yapmanız gereken en önemli şeylerden belki de en önemlisi sadece yazmak. Ayaklarınız da yazarlığa giden o yolda yazmak işlevini görüyor, yani ayaklarınız ‘’yazmak’’ oluyor. Yürümek=yazmak. Ponza taşının anlamı ise bolca okumak ve gözlem yapmak… Çünkü ponza taşı ayağı cilalıyor ve temizliyor, yani ayağa fayda sağlıyor, işte tam olarak söylediğim gibi bu mantıkla ilerlediğimizde  
       
        ‘’ponza taşı’’ = ‘’okumak + gözlem yapmak’’  Oluyor.

             Çünkü ‘’iyi yazmayı’’ sağlıyor, yazıyı güzelleştiriyor…


Formülü;

Yazarlık(Değişebilir?)=yol          

Soru: Yazarlığın gelişimi için gereken şey?
Cevap: Sürekli yazmak

Yolda ilerlediğimiz için, (‘’yazma’’ yolunda)

Ayak=Yazmak       yani      Yürümek=Yazmak.


‘’Ponza Taşı’’
 (Düşüncemize göre yazmayı besleyen nesne ‘tıpkı reelde ayağı beslediği, cilaladığı, temizlediği gibi)

‘’okumak + gözlem yapmak’’ = ‘’ponza taşı’’

Çünkü Ponza Taşının ayağa faydası var.
Okumanın ve gözlem yapmanın yazmaya faydası olduğu gibi.


                                                                                       

                                                                                        YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL