PENCEREDEN BAKARKEN



İşsizlik döneminin yazdırdığı bir yazı…

Bir bakışımla havanın karardığına şahit oluyorum penceremden. Pencerem. Uzun bir zamandır hayatı izlediğim yuvam. Elimde sigaramla, onların haberi olmadan yanlarına uğruyorum gelip geçenlerin. Bir de komşuların. Belki istemeden aynı havayı yokuş bir sokaktan beraber soluduğumuz o insanların. Misal. Tam karşımdaki pencerenin arkasından, izlediği videolarla 31 çeken yeni yetmenin gölgesi. Bana tanıdık. Onu izlediğimi görseydi ne utanırdı kim bilir. Ben utanırdım. Yıllar evvel gelmişti böylesi başıma. Kiracısı olduğumuz bahçeli evin içinde iş tutmuşken, karşı apartmanın 7-8 yaşlarındaki kızı bizim bahçeye girmiş, kedileri sevmiş; sonra da annemin çıkarken açık unuttuğu dış kapıdan -çocukluk bu ya- içeriye girip salonun orta yerinde beni karşımdaki televizyonda dans eden kadına gözlerini mıhlamış, terden sırılsıklam görünce, şu yaşıma kadar onun beni gördüğü andaki o çocukça şaşkınlığını unutamadım. Yerin dibine girmiş, geldiğini fark edip yüzümü ona dönmemle birlikte kızın kaçması birkaç saniyeyi almıştı. Şimdi genç kız olmuştur. Ve o günden sonra ne zaman bir erkek yanında sertleşse yıllar öncesinin aklına düşeceğinden adım kadar eminim. Gözlerimi genç çocuğun terli gölgesinden çekip tekrar yokuş olan sokağımıza çevirdiğimde onu görürüm. Erkenden yaşlanmış, incecik bir adam. Yalnızca doğmuş olması bunca yıldır çalışmasına bir neden. Kapı komşumuz bir Kürt ailesinin babası. Her yaştan olan dört kızını okutabilmek için yıllardır çalışıp, onca yıllardır gecenin kör bir saatinde evine ulaşmak için sokağımızın o dik yokuşundan çıkar.  Onunla karşılaştığımız hiçbir yerde,  ne yoldan geçişini izlediğimde, ne apartman merdivenlerinde karşılaştığımızda ve de ne otobüslerde bir kez olsun tebessüm ettiğini görmedim. Yüzü hep bildik bir katılıkta. Peki ben ne yapıyorum bu pencerenin başında? Daha ne kadar sürecek bu başıboşluk? Bu işe yaramazlık? Kendi etimin kokusu dayanılmaz bir hal alıyor artık. Bir elimde sigaramla şiirler okuyorum içimden. Bu yoksunlukta ancak ısınıyor içim.   



YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL