YER: X isimli reklam ajansı
KİŞİLER: İş görüşmesi için gelmiş ve
sıralarının gelmesini bekleyen metin yazarı adayları Fikri ve Faize.
GERÇEK OLSUN İSTENİLEN BİR İŞ GÖRÜŞMESİ BEKLEYİŞİ
Fikri, görüşme sırasının kendisine gelmesini
beklemektedir. Faize heyecanlı bir şekilde sahneye girer.
FAİZE: İş görüşmesi için bekliyorsunuz değil mi?
FİKRİ: Hıhı, evet.
Faize, Fikri'nin yanındaki sandalyeye oturur. Kısa bir
sessizlik. Fikri kendi kendine söylenir.
FİKRİ: İçerideki de ne kadar çok kaldı ya. Hâlâ çıkmıyor.
Ne konuşuyorlarsa bu kadar!
FAİZE: Ne kadar oldu ki?
FİKRİ: On beş dakikadır bekliyorum. Ben geldiğimde de
içerideymiş. Memleketimin güzel kızlarından biridir kesin. Hehehehe.
FAİZE: Öyle bir ayrım yapıyorlar mıdır sizce? (Meraklı)
FİKRİ: Yani bilemem orasını. Kimsenin günahını almayayım
şimdi. Yine de güzel olmak, bir kadının kendisine verdiği gollük bir pas iş
hayatı için. Güzelliğinin yanında başarılı bir cv de hazırlamışsa eğer işte bu harika
pası golle taçlandırması muhtemel.
FAİZE: Siz futbolla çok ilgilisiniz galiba. Hatta şu
işsizlik süresince geceleri uyumayıp Manager'lik oynadığınızı düşünüyorum.
FİKRİ: Aaa! Bilgisayar oyunlarından haberi olan bir
hanımefendi. Evet, maalesef beni sıkıntılı bir noktamdan yakaladınız. Gözlerim
ne kadar şiş fark ettiniz değil mi? Sabahın ilk ışıkları bana işkence
çektiriyor.
FAİZE: Hem gözleriniz şiş hem de kardeşimden biliyorum
ben o oyunu. Gecesi gündüzü yok aptalın.
FİKRİ: Aptal?
FAİZE: Çok pardon. Size demiş gibi oldum değil mi?
Nüktedan tarafıma verin, kusura bakmayın. Bir anda öyle çıkıverdi ağzımdan.
FİKRİ: Estağfurullah. İçi dışı bir insanlara saygı
duyarım. Hâlihazırda rakibim olsa bile. Fikri ben bu arada. Senaryo Fikri. Yani
arkadaşlar bana böyle der. Meslek yazarlık olunca böyle bir lakap taktılar.
Senaryo ve Fikri. Senaryo Fikri.
FAİZE: Ne kadar da uyumluymuş. Arkadaşlarınız ne mezunu?
FİKRİ: Genelde benim gibi radyo-televizyon mezunu
dostlarım taktılar bana bu lakabı, sağ olsunlar. (Gururlu)
FAİZE: İlginçmiş. Günün sonunda tanıştığımıza illaki
memnun olmayacağız ama adettendir memnun oldum diyeyim.
FİKRİ: Ben de. Sesinizle tanışmış oldum ama isminizi
bilmiyorum. Siz isminizi bağışlamaz mıydınız?
FAİZE: Bağışlamak mı? Hâlâ bu tarz kalıpları kullanan
kaldı mı? Güleceğim geliyor benim bunları duyunca (Güler). Faize ben.
Elini uzatır. Tokalaşırlar.
FİKRİ: Faize ha? İlginçmiş. Gerçekten tam da bir yazar
adayına uygun bir isim.
FAİZE: Adayı değil yalnız. Metin yazarı. Ben deneyimli
bir yazarım.
FİKRİ: (Kendi kendine söyler gibi) Faize. Faize. Ya ama
hiç düşünmediniz mi isminize bakılınca bir bankada çalışmak için daha uygun
olup olamayacağınızı?
FAİZE: Teessüf ederim. Hem ismimin anlamı hiç de
düşündüğünüz gibi değil.
FİKRİ: Allah Allah. Neymiş anlamı? Yere düşen ilk kar
tanesi mi yoksa?
FAİZE: Şimdi size burada bunu açıklamak zorunda hiç değilim.
Çok merak ediyorsanız TDK'ye sorun bir zahmet.
FİKRİ: Tamam canım niye kızıyorsunuz? Takıldım biraz
sadece. Ortam gergin bir ortam malum, biz de ayrıca gerilmeyelim değil mi? Hem
ne kadar rakip olarak görünsek de burada bir anlamda kader arkadaşı sayılırız.
FAİZE: Beyefendi, ikimiz de bir iş görüşmesi için geldik
diye hemen kader arkadaşı mı oluyoruz? İşsizlik sizin başınıza vurmuş herhalde!
FİKRİ: Ne güzel söylediniz. Öyle bir haldeyim ki bana
inanın, birisi bana paran kadar konuş dese babacık, fıstık, cici kuş falan
derim sadece. Eğer bir mirasım olduğunu öğrensem, kimseye gerek kalmadan önce
ben kendimi öldürürüm. Kemik yapım bundan ağlamaklıdır işte. Parasızlık ayrıca
yalnızlığı da getiriyor yanında eşantiyon olarak. Kimsem yokken sadece MOBESE
kameraları izliyor beni. Tek tesellim bu. Unutmadan beş duyu organımı da tam
bir şekilde kullanabiliyorum. Bir yazar için çok önemlidir bu. Ama iş. Önemli
olan bu. Şu yeryüzünde, bana inanın, her şeyin ama her şeyin bir görevi var.
Yağmur ne iş yapıyor mesela? Yağmur? Yağıyor. Çok basit. Yağıyor. Ayıp olmazsa
bir şey soracağım. Sevgiliniz var mı sizin?
FAİZE: Beyefendi, siz sapık falan değilsiniz değil mi? Hayır,
konuşmalarınız pek normal değil de. Sevgilim yok.
FİKRİ: Ne münasebet hanımefendi! Şurada kader arkadaşıyız
dedik, sohbet edelim dedik. Kırdınız beni gerçekten.
FAİZE: Siz organ falan deyince. Sonra sevgili falan. Hem
erkeklere öyle kolay kolay güven olmuyor beyefendi. Kusura bakmayın ama daha on
dakika bile geçmeden tanıdığım birisiniz. Kaderimin kafası bu kadar karışıkken
bir an korkuttu beni sizinle konuşmak.
FİKRİ: ''Kaderimin kafası bu kadar karışıkken'' az önce
size bankada çalışmalısınız dedim ama gerçekten işinizde iyisiniz anladığım
kadarıyla.
FAİZE: Ne yalan söyleyeyim iyiyimdir. Bir de size bir sır
vereyim mi? İnsanların çoğu bana geri zekâlı gibi geliyor, inanın.
FİKRİ: Ben de mi yoksa? Önce aptal, sonra geri zekâlı.
Çok güzel oldu bu.
FAİZE: Ay yanlış oldu. Bu repliği başka yerde
söylemeliydim. Meslek kazası oldu diyelim. Siz beni anlarsınız. Dengesizliğime
ihale açsam ne rant döner. (Kendi kendine)
FİKRİ: Anlıyorum. Bu arada size şiir yazdığımı söyledim
mi ben?
FAİZE: Yazmanıza şaşmamalı. Son şiirinizin adı nedir?
FİKRİ: ''İnsanlığa Atlamak''. İç dünyamı yansıtan hüzünlü
bir şiir oldu. Burcunuz ne sizin?
FAİZE: 10 Ekim.
FİKRİ: Anlıyorum.
FAİZE: Sizin?
FİKRİ: 1 Mayıs.
FAİZE: Her sene yurt genelinde halaylarla kutlanıyordur
herhalde. (Güler)
FİKRİ: Kabul ediyorum güzel espriydi. Dalga geçmenize
rağmen size kızamadım. Siz biraz anlatın isterseniz kendinizi. Ben kendimden
bahsettim. Beklemeye ne yazık ki devam ediyoruz madem.
FAİZE: Konuşmak için göğsün açık olacak, nefes
alabileceksin. Ben işsiz olduğumdan beridir nefes alamıyorum. İstediğiniz bir
cevap oldu mu? Sizin benim kadar bu işi istediğinizi zannetmiyorum. Eğer
isteseydiniz en az benim kadar sessizliğe gömülürdünüz. İçeridekini bilmiyorum,
sizinle de yarışmak istemem ama. Bu işi sizden daha çok istiyorum ve çok daha
fazla ihtiyacım olduğuna adım kadar eminim.
FİKRİ: Orada durun işte Faize Hanım. Peheyyy. Ben
e-devlet şifresi bile almıyorum borcum çıkar diye. Sizin bundan haberiniz var
mı, ha?
FAİZE: Şimdi siz yalan söylediğimi, burada demagoji
yaptığımı düşünebilirsiniz ama bize de geçen e-haciz geldi.
FİKRİ: e-haciz nedir ya, maillerinize mi el koyuyorlar?
FAİZE: Odunsunuz siz, tam bir odun!
FİKRİ: Mesaiye kalmış memur gibi bakmayın bana öyle. Her
hafta lotoda sadece bir tutturuyorum, sizin bundan haberiniz yok tabii.
Üzgünlüğümü kirpiklerimde saklıyorum ben be! Öyle de delikanlı, öyle de romantik
bir adamım, ne odunu? Hatta orta boylu ve medeniyim de. Sizin bu işe
ihtiyacınız olduğunu hiç düşünmüyorum. Affedersiniz de ağzınız yakın zamanda
çok güzel şeyler yemiş gibi duruyor. Öyle bir ağız yani. Ben anlarım bir
görüşte.
FAİZE: Terbiyesiz!
FİKRİ: Ben çok iyi biliyorum ama sizin bu tavrınızın
sebebini, gayet iyi biliyorum. Çok eleştirilen adamlar hayranlık duyulan
adamlardır. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Kandırmayalım şimdi birbirimizi hiç.
FAİZE: Yok artık! Ben mi size hayranlık duyuyorum?
FİKRİ: Haydi haydi! Bir ilginiz var görüldüğü üzere,
anlamadım değil. Kıvırmayın şimdi. (Pişkin)
O sırada önlerindeki kapı açılır. İçeriden güzel bir
kadın ve orta yaşlı bir adam çıkar. Adam patrondur ve iş görüşmesi için gelen
kadını ayakta uğurlamaktadır. Fikri, kadını hayranlıkla süzerken patron,
Fikri'yi görüşmek üzere odaya çağırır. Fikri odaya girmeden önce yanındaki
Faize'ye kısık sesle şunları der:
FİKRİ: İkimiz de bu işi alamayabiliriz ama buradan
çıktığımızda ikimiz de bir aşkı kazanmış olabiliriz. İnsanlar insanlara iyi
gelirler. Çıkışta binanın önünde sizi bekleyeceğim. Bunu siz de benim kadar
isterseniz tabii ki. Güzel bir şiir yazmalı özneyi bilen birine. Birbirimizden
uzak iki ağaç olmak bize kazanç getirmez, aksine kaybettirir. Günün bu saatleri
beni doğru konuşmaya zorlar. Güzel bir gün çiziktirilmiş olsun ikimize.
Fikri odaya girer. Faize düşünür.
FAİZE: Çok tuhaf. Adama nasıl rahat batıyorsa beni kendine aşık edecek.
YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL