Giderayak
iyi kilitlediler bana. Gittim sıcak çikolata aldım beleş. Ehehehehe beleş. Onu
içiyorum şu an da. Burada bir makine var. Bedavaya veriyormuş. Haberim yeni
oldu. Beleşe veriyorlar ya. İnanabiliyor musunuz? İnanabiliyor musunuz ya?
Çalıştığım kurumda kalmaya devam etsem burayı-makineyi- fena
sömürürdüm. Her şey de var içinde. Ekspresso falan. Ve bedava. Bedava. BEDAVA.
Şoıhfıodşhfsndfso. Bunu geçen gün kendi kendime keşfetmiştim. Makine orada
yalnız yalnız duruyordu. Aslında yalnızlığından pek şikayeti yoktu ama o an
düğmesine basmayı canım istedi. Evet canım istedi. Onunla nedensiz bir iletişim
yaşamak istedim. İlişki değil iletişim. Hani küçükken anlamsızca, sırf
insanlara eziyet olsun diye mahalledeki apartmanların zillerine basıp sonra da
ehühe ehühe diye gülerek kaçarsınız ya; aynen o motivasyonla gittim ve yanında
sıcak çikolata yazan düğmeye bastım. Gittim bastım. Verdi. Çevreme bakındım
biri para isteyecek mi acaba diye. İçecek beleş beleş beni bekliyor, çevreden
hiçbir para isteme durumu yok ve az önce sıcak çikolatamı bedavadan benim için
kendini yorarak hazırlayan makine şimdi suskun. Kaptığım gibi kayfemi -sıcak
çikolata- kaçtım. Götüm götüm. Nerede beleş oraya yerleş hayat felsefemmiş
meğersem. Ama içtikten sonra -içerken iyiydi- pek hoşnut sayılmazdım. Bir kere
çok şekerliydi. Şeker sağlığa zararlı. Bir de karton bardakla veriyorlar.
Kanser yapıcı. Su içmek hep en iyi.
YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL