ÇOCUKLUK HATIRALARI


I

Çocukken, evlerdeki sarı parkeleri zenginlik belirtisi olarak görmüşümdür hep. Sarı parkeden salonları olan evlerde oturan insanlar zengin, marley’li evlerde oturanlar fakirdi gözümde.  Ailem kiracı halimizle ev ararlarken -nasıl bayağı bir özentilikse- özellikle tutacağımız evin salonunun parke olmasına dikkat eder, parke döşemeli olmayan evleri tutmaktan kaçınırlardı. Durumumuzun pek iyi olmamasına rağmen salonu parkeli olan evler arıyorduk. Bulduğumuzda da sevinirdik. O sevinç ta o zamanlardan bana itici ve bir o kadar sevimsiz gelirdi. Çocuk halimle bunu anlamlandırıp dillendiremesem bile bu pespaye bayağılığı içimde hissederdim. Babaannemler ise parkeli bir evde oturuyordu. Evin sadece salonu değil neredeyse tüm odalarının zemini parkedendi ve bu onları gözümde iki misli zengin kılardı. Anneannemlerin evinde ise parkeli bir oda yoktu. Bütün odalar marleydendi ve hatta marleyleri dökülüyordu. Yetişkin bir adam olduğumda ise babaannemlerden bana geri kalan şey sadece ağzımı peçete ile silme alışkanlığı, anneannemlerden kalan şey ise samimiyet ve anneannemi gerçekten çok özlemem oldu.

II

İlkokul 4.sınıfta, sınıfça bir fotoğraf çekinmiştik. Taşınmalarımızdan dolayı o fotoğrafı yıllar önce kaybettim. Fotoğrafta 10 yaşında ve gözlüklüydüm. Şimdi de hala gözlük takıyorum. Fotoğrafta en kenarda durduğumu hatırlıyorum. En kenarda. Köşede. Çekilen her topluca sınıf fotoğrafında ben hep en kenarda dururdum. Yıllar sonra o fotoğraftaki kişilerden hiçbiriyle görüşmüyorum. Çoğunluğu eminim ki -bir kaçından haberim var- iyi okullarda okuyup iyi mevkilere gelmişlerdir. Geneli aileden zengindi. Bense aileden zengin olmasam bile amcamla iyi anlaşıyor, beni sevdiğini düşünüyordum. Babaannemle birlikte Erenköy’de oturuyorlardı.

III

İlkokulda bir çocuk vardı. Adı oğul olan. Sınıfın piçleri bu çocuklar dalga geçerlerken bende istemeyerek de olsa bu dalganın içinde kendimi bulmuştum. Neden bunu yaptım bilmiyorum. -halbuki yaşıtlarımla dalga geçen bir çocuk değildim. Bu huy bana birazcık geçtiyse teenager olduğum zamanlarda geçmiştir.- Herkes onunla alay ederken, alay edilen kişiyle ilgili söylediğim bir söz, alay eden grubun çok hoşuna gitmiş, alay edilen öznenin ise üzüntüsüne üzüntü katmıştı. O an da kötücül bir zevk duyduğumu kabul etmeliyim. Yaptığım kötülüğü fark etmiş ve bundan gerçekten de tuhaf bir zevk almıştım. Kendimi o piçler gibi görmüş ve bu beni o an da üstün bir kişi gibi hissettirmişti.

IV

Çocukluk ve ergenliğimde bir şeyi çok istiyorsam, veya karşımdaki kişinin benim düşüncemle aynı düşünce de olmasını istiyorsam; onunla o istediğim x şey hakkında konuşurken gözlerinin içine bakıp istediğimi kabul etmesini veya benden yana olmasını -konu neyse- içimden sürekli dilerdim. Enteresandır ki karşı taraftan beklentim bunu yaptığım takdirde %90 gerçekleşiyordu. Yalnızca o an bunun aklıma gelip içten içe transa geçmem lazımdı o kadar, hissedip gerçekten istemem gerekiyordu. Yıllardır bunu yapmıyorum çünkü bu şekilde bir duruma düştüysem bile aklıma gelmiyor  bunu yapmak o sırada. Olayın üzerinden baya zaman geçtikten sonra hatırlayıp neden küçüklüğümde başvurduğum yola başvurmadım ki diye hayıflanıyorum. 


                                                                                                                                        YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL