Annemle
yaşadığımız güzelim kiralık evimiz üç bölüme ayrılmakta. Bu bölümlerin
isimlerini ve kullanım amaçlarını annemle ortak bulduk. Fikir zaten annemden
çıkma. İlk bölümün iki ismi var. SIĞINAK veya BARINAK. İlk başta Barınak diye
türetmiştik fakat sonra aynı kapıya çıkıyor diye bendeniz ‘’Barınak da
diyebiliriz aslında’’ diyerek ekledim. Bizim sığınağımız veya barınağımız
dediğimiz yer evimizin salonu. Her daim soluğu orada alıyor ve deyim yerindeyse
evin en çok o bölgesinde yaşıyoruz. Bir nevi oraya sığınmışız ve orada
barınıyoruz. Yemeğimizi orada yiyoruz, televizyonumuzu orada izliyoruz ve
kavgalarımızı da, sohbetlerimizi de orada ediyoruz. Burası bizim hayatımız.
İkinci bölümümüz ARINAK. Bu isim biraz annemin mizaha çalışan kafası sayesinde
kendisinden çıktı. Zaten kendisi banyoya arınak demeseydi böyle bir yazı ve evi
bölümlere ayırma fikirleri bende oluşmayacaktı. Banyoda yeri geldiğinde banyo
yaptığımız, yeri geldiğinde elimizi yüzümüzü yıkadığımız ve bir şekilde
vücudumuzda ki kir pastan kendimizi arındırdığımız için evimizin ikinci
bölümünün adı da arınak oldu. Üçüncü bölüm ise benim için ayrı bir mana
taşıyor. TAPINAK. Burası elbet ki benim odam çünkü ben buraya taptığımı
zannediyorum. İçerisinde bir nevi aydınlanma yaşıyorum. Hz.Muhammed’in Hira Mağarasına
kapanması gibi bende buraya kapanıyor; filmler izliyor, yazılar yazıyor,
kitaplar okuyor ve en önemlisi düşünüyorum. Evet düşünüyorum. Yeri geldi mi
aynı şeyleri kafamda dört döndürerek odanın içerisinde de dört dönüyor ve hem
aynı şeyleri hem -genellikle böyle- farklı
şeyleri düşünerek kendimi bir ilahi gücün ortasına bırakıyorum. Normalde böyle
şeylere de inanmam. Annem, tapınağımda uzunca vakit girip her sığınak veya
barınağa döndüğümde onun yanına gelerek ‘’Seninle bir şey konuşacağım anne’’
dediğimde, ‘’Gene içerilerde neler kurup geldin anlat bakalım’’ diyor. Bu da
tapınağımdan çıktığımda başıma gelen en acıklı olay sanırım.
2015 yılından bir yazı.
2015 yılından bir yazı.
YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL