Hayatta adımlarımı
atarken, olaylara üç farklı bakışım vardır. Mantıklı, duygusal ve ileriye
dönük. Bir gönül ilişkisini ele alalım. Diyelim ki beraber olduğunuz kadın sizi
bıraktı ve aylarca ondan haber alamadınız. Artık onu unuttuğunuzu düşünürken
size bir telefon mesajı attı ve gülümsemeler dolu emojilerle size pişkince
hatırınızı sordu. Böyle bir durum başıma geldi ve düşündüm. Mantıklı açıdan
değerlendirdiğimde, onunla bir daha olamayacağımı ve zaten ilişkimiz süresince
yürütemediğimizi anladığım için bu sevgi! dolu mesajına tabi ki ters cevap
verdim. Beklediğim gibi ondan da ters cevap geldi ve beni engelledi. Burada,
duygusal bakışım devreye girdi. Duygusal bakarken empati ve geri dönüş çok
önemlidir. Bu kişiye geri cevap yazsam değer mi? Onu geri cevap atacak kadar
çok seviyor muyum? diye sordum kendime ve mantığımı devre dışı bırakarak sadece
kalbimi dinlemeye çalıştım. Bu tarz durumlarda hassas olan kalp ne kadar acısa
da onunla ilgilenmemem gerektiğini söylüyordu. Kalbinizi dinlemeniz gerektiği
zaman vücudunuzun ve zihninizin büyük bir coşkuyla dolması gerekir. Eğer bunu
hissetmiyorsanız zaten duygusal bakışınız zaten sizi mantıklı bakışınıza
yönlendirecektir. Son olarak ise ileriye dönük bakışımı yapmak için tekrar düşündüm.
Yapacağım hareketin veya hareketlerin kişi ve olayı az çok bildiğim için bana
nasıl geri dönüşleri olabileceğini her olasılığı değerlendirerek tekrar
hesapladım. –Bu son bakış genelde iş yerleri gibi sosyal ve kalabalık
ortamlardaki sorunları çözmek için birebirdir- Sonuç fiyaskoydu. Kalbimin biraz
acıdığını hissetsem de olması gerektiği gibi davrandım ve ileriye dair olumsuz
yaşanabilecek durumları en başından önledim.
YAZAN: SÜLEYMAN BERÇ HACİL