Fragmanını izleyip “izlemeden de iyi
film olduğunu söyleyebilirim” dediğim filmler gibi bu da kötü çıktı. Rumen yeni
dalgasına yakın, kara mizah dolu bir film diye şişirilen filmde sadece bir iki
kere tebessüm etmişimdir. Filmde güldüren noktalar var ama sinemada bu filme
gülenlerle bizzat tartışmak isterim çünkü film bir komedi filmi değil. Filmde
olan olaylar, durum komik. Bu da filmi salt bir komedi filmi yapmıyor. Yani
izledikten sonra göbeğinizde kramplar falan oluşmuyor. Filmin içindeki
metaforlar ne kadar iyi ve yerinde olsa bile bunu yansıtma biçimi yanlıştı.
İnsanı sıkan bir durağanlığı vardı. Tarkovsky, Nuri Bilge Ceylan, Semih
Kaplanoğlu filmlerini izlerken böyle bir duyguya kapılmıyorsunuz ama bu filmde
olan şey tamamiyle sıkıcılık. Bilinçli yapılmış bir şey de değil bu. Akmıyor.
Burada aslında yönetmenin de pek bir şey yapabileceğini düşünmüyorum. Siz bir
şey hayal ediyorsunuz, kendi birikiminize göre yazıp çiziyorsunuz ve çekimden
sonra ortaya çıkan işin sizin beklentinizi karşılamadığı zamanlarda oluyor.
Film beklentimi karşılamamış olsa bile yönetmenini bu kadar karalamamakla
birlikte ikinci, üçüncü filmlerini görmek lazım derim. Belki yıldızlar
uyuşmadı, hikayeyi anlatım tarzı yanlıştı, bazı sahneleri gerektiği gibi
çekemedi, teknik imkansızlıklar vardı vs. dediğim gibi; film, anlatım tarzında
dolayı ne kadar sevimsiz olsa bile göstermek istedikleri ve bunu gösterme şekli
yönetmenini takip etmemiz gerektiğini izleyiciye fısıldıyor. Finali ise oldukça
muallak. Bazı filmlerinin finalinin muallakta kalması seyircinin hoşuna gider.
Buradaki kesinti ise tamamiyle fiyaskoydu.