Bundan sonra yaşayacağım hayatımın
hiçbir döneminde çok param olacağını düşünmüyorum. Anneme sorarsanız benim çok
zengin ve paralı bir adam olacağıma dair hayaller kuruyor. Onun bu nafile
düşüncesini -burada nafile kelimesinden sonra çaba demem gerektiğini, çaba
kelimesinin nafile kelimesinden sonra gelince daha uyumlu olacağını, hatta
belki de nafile kelimesinden sonra gelebilecek en uygun kelimenin çaba olduğunu
bildiğimi fakat anlatımımda yeri olmadığı için kullanmadığımı belirtmek
isterim- elimden geldiğince onu kırmadan aklından silmeye çalışıyorum ama
inandığı yolda hedefine kilitlenmiş bir şekilde yılmadan ilerlemeye devam
edeceğe benziyor. Ben sadece gerçekleri gördüğüm ve kendimi tanıdığım, babam
sayesinde bir lanetle doğmuş olduğumu bildiğim ve yine babamın bana bahşettiği
genler sayesinde kırılmayan kabuklarımı hiçbir zaman kıramayacağımı da gördüğüm
için bu kadar net konuşabiliyorum. Olmayacak bir şey için kendimi yıpratmamayı
acı tecrübeler kazanarak öğrendim. Bu tecrübeler belki beni hasta etti,
yataklara düşürdü veya psikolojimi topluma göre yerle yeksan etti fakat onlar
olmasaydı şu an hala boş ümitlere kapılmış bir halde olmayacak hayallerim için
uğraşıyor, aslında uğraşmak değil, olmayacak hayallerim için debeleniyor
olacaktım. Belki annemin beklediği kadar zengin olamayacağım ama şunu biliyorum
ki kullandığım ilaç sayesinde babamdan bana miras kalan o lanet asabiyet
duygularından ve hayatımda geçirdiğim kötü anılarımın bana hediyesi olarak
kalan anksiyete ve takıntılarımdan büyük bir oranda kurtulduğum için normal
seviyelerde yaşayabildiğim bir hayatım olacak. Ne iyi ne kötü. Ne sıcak ne
soğuk. Hayatta yapması gereken bütün gereklilikleri yapmış; tahsil yapmış,
askere gitmiş, evlenmiş, baba olmuş ve hatta bunları yapabilen bir adam olarak
dünyayı dolaşmış, kendini sırf ilaç sayesinde olsa bile kaygılarından arınmış
bir halde mutlu hissedebilmiş. Her mutluluğu ve yaşanması gereken saadeti
kıyısından köşesinden de olsa tam anlamıyla tatmış ama o tamlığın içinde
ruhunda kalan kaygı ve yaşanmışlık kırıntılarının etkisiyle hep yarım bir zevk
almış bir adam olarak yaşamımı sürdüreceğim. En iyisi olamıyorsam, gerçek
mutluluk duygusunu yakalayamayıp bunu asla yakalayamayacağımı da biliyorsam,
yaşadıklarımdan ve yaşayacaklarımdan mutlu olmasını bilmeliyim. İyisiyle ve
kötüsüyle. Her daim mutlu olmaya çalışmak ya da aslında bunu hiç düşünmeden
yaşamak ve kendini kabul etmek. Gereken şey kendini kabullenmek. İlaçla
yaşayacağın gerçeğini kabullenmek. İlaç içmeden sigara içmeye devam edersem
depresyon hastası, ruhu bezginliklerle çürümüş bir adam olarak belki kırkımı
görmeden öleceğimi kabullenmek. Ben
bunları, her şeyi, yazının başında
bahsettiğim gibi çok paralı olmayacağımı kabullendim. Ama bilgimin ve terbiyemin
beni beslediği ruhumla çok kötü, hatta kötü bir hayat geçirmeyeceğimi de
biliyorum. Çoğunluğun seviştiği kadınlardan daha güzel kadınlarla seviştiğimi,
sevişeceğimi hatta evleneceğimi, ölene değin çok güzel oyunlar izleyip, çok
güzel kitaplar okuyup, çok güzel müzikler dinleyerek yaşayacağımı ve dünyada ki
birtakım insanlardan yaşayışımla her daim üstün olacağımı biliyorum. Çünkü
dünyadaki rolüm bu. Bana bu bahşedilmiş. Umarım annem yıllar içinde benim çok
zengin bir adam olamayıp, yaşadıklarıyla mutlu ve toplumda entellektüelliğiyle
hürmet görecek bir adam olmamdan dolayı gocunmaz. Bunu söylemiş olsam bile
ettiğim bu lafa dair en ufak bir his yok içimde. Annem hayali -doğrusu belki de
dileğidir- gerçekleşmese bile beni mutlu gördüğü için ölene kadar mutlu bir
hayat yaşayacak. Fakirin çokça üstü, ortanın
az biraz altı aydın insanlar olarak, toplumlarda, ülkede, dünyada ve insanlarda
-burada ruh durumlarından bahsediyorum- gerçekleri gören mutlu insanlar
şeklinde yaşayacağız…
30.11.2016